Bulutlara bile tepeden bakan köy

Evet, evet... Yaş alana kadar bu fikir bana komik hatta saçma gelirdi: Yani insanı çok uzak da olsa "akrabaları" kendine çekiyormuş gerçekten. Gitmem gereken yerler listesine eklediğim bu köyün fotoğraflarını görünce bunu bir kez daha anladım.

                                                            

Şurası bir gerçek ki dünya üzerinde gezilip görülmesi gereken bir sürü yer var. Benim de kendimce bir listem var bu konuda: "Hayatımın son günü gelmeden önce şurayı, şurayı ve burayı gezmeliyim" diyerek not ettiğim. Ama işin açıkçası bu fotoğrafları görünceye kadar böyle bir yere gitmek için istek duyacağım hiç aklıma gelmemişti. Neresi mi burası? Anlatayım.

                                    Kınalı'da hayat hiç kolay değil. Halk, ısınmak için tezek yakıyor.

Efendim, burası "Dünyanın tepesindeki köy" diye de bilinen Kınalık Köyü ya da diğer adıyla Kuba. Nerede olduğuna gelince. Azerbaycan'da Büyük Kafkas dağlarının doruklarında. Köyle aynı adı taşıyan Kuba bölgesindeki en yüksek köy burası.

KİMİNE GÖRE 2 BİN KİMİNE GÖRE 5 BİN YILLIK TARİH


                                   Köydeki evlerin çoğu 200 yıllık ve onca depreme çok da güzel direnmiş.

Tarihte geriye doğru bir yolculuk yaptığınızda bu köyün tam 2 bin yıllık bir geçmişi olduğu görülüyor. Ama bazılarına göre bu kadar "yeni" değil daha da eski. Bu bölge ile ilgili araştırmalar yapanlara göre köyün geçmişi tam 5 bin yıllık. Kafkas Albanyası dönemine kadar uzanıyor bu iddialara göre köyün tarihi. Burada yaşayan insanların ise kendilerine Nuh Peygamber'in Kafkasyalı torunları dediği söyleniyor.

                           Buranın halkı kendine Nuh Peygamber'in Kafkasyalı torunları diyor.

İşte bu "kan çekiyor" meselesi de buradan geliyor zaten. Dedem Kafkas kökenli. Her ne kadar şu anda Azerbaycan'da değil de kapı komşusu Rusya Federasyonu sınırları içinde kalan bir bölgede dünyaya gelmiş olsa da yine de bu "uzak akrabaların" yaşadığı köyün fotoğrafları beni inanılmaz şekilde cezbetti.

                            Günün birinde dünyadan kaçmak istersem belki de bu dağlara çıkarım.

Gelelim Kınalık köyünde yaşayanlara. Köy, Azerbaycan sınırları içinde yer alsa da buranın halkı kendini Azeri olarak görmüyor. Köyde Kafkas Yahudileri ile Tat ve Lezgit halkları yaşıyor. Zaten köyde UNESCO tarafından "kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olan diller" kategorisine konulan bir dil konuşuluyor. Ama yine uzmanlara göre bu dil aslında daha uzun süre "hayatta kalabilir." Çünkü ortaokul sıralarında öğrenim gören çocuklara Azerice ve İngilizce ile birlikte Kınalık dili de öğretiliyor.

                                                  Kış mevsimi bu köye Eylül ayında geliyor.

Elbette "bulutlara bile tepeden bakan" bu köyde yaşamak ya da hiç değilse oraya seyahat etmek öyle ofis masasında oturup hayal kurmaya benzemiyor. Bir kere Kınalık Köyü'nde hayat kolay değil. Yaz mevsimini uzun süre görmüyor bile köy halkı. Kış ise Eylül ayından itibaren kendini hissettiriyor. Hatta o dönemde hava sıcaklığının (eksi) 21 dereceyi bulduğu söyleniyor.


Köyde hayat dedik.... Kolay değil dedik... Evet, hiç kolay değil. Uygarlıktan biraz uzak burası. Köylülerin kış aylarında ısınmak için tezek yakmaları da bunun bir göstergesi. Ama buna karşılık taş evleri tam 200 yıldır ayakta kalmayı başarmış, hem de bölgede meydana gelen çok sayıda depreme direnerek!

(Fotoğraflar: I. Skalleraki)


Kınalık Köyü ile derlemeyi yaparken bir an ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim, aslında ofiste oturmadığımı sanki önümdeki klavye ile birlikte o köye doğru havalandığımı... O çok uzak ve çok yüksek köyün sokaklarında geziyormuş gibi... Umarım bir gün orada mevsim koşullarının uygun olduğu bir dönemde gidip görme şansım olur.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Luna park değil Rönepark

Ah Refika! Aşkından yataklara düştü bu köy!

Bir kahvaltıda keşfettiğim hazine